Powered By Blogger

20 Kasım 2014 Perşembe

God’s Gift- 14 Days

 Size süper bir diziden bahsetmek istiyorum. Beni çok etkileyen ve derinden sarsan bir anne’nin çaresizliğini konu alan bu kore  dizisi bence son yılların en iyi aksiyon ve gerilim dizisi olabilmeye aday.
 Konusunda şöyle kısaca bahsetmem gerekirse; Başrol oyuncusu anne rolünde Soo Hyun bir televizyon kanalında katilleri, zanlıları ortaya çıkaran gerilim dolu bir program üzerinedir. Başarılı bir iş kadını, iyi bir anne iyi bir eştir. Olay örgüsü küçük kızı Saet Byoel üzerinden sürer. Bir gün programda yakaladıkları ve ifşa ettikleri seri katilin, küçük kızı kaçırmasıyla her şey alt üst olur. Tüm bunlar canlı yayında olur, yayında kızının sesini duyar ve hemen tanır. O an gerçekten etkilendim bir annenin belki de hayatta ki sınandığı en büyük anlardan bir tanesiydi.


Dizinin diğer bir kahramanı ise işinden ayrılmış eski bir dedektif olan Dong Chan, onunda başından trajik bir olay geçmiştir, abisinin cinayet işlediği ana tanık olmuştur. Her şey bundan sonra kötü gitmeye başlamıştır hayatında, aksi, kötü, pis bir adam olup çıkmıştır yaşananlardan sonra. Bu iki insanın kaderi aslında birbirine görünmeyen bir iplik bağlıdır. Tabi ki siz bunu son bölümlere doğru anlıyorsunuz ve anlamaya çalışırken gerçekten sinir krizlerine giriyorsunuz.


 Devam edelim, küçük kız kaçırıldıktan 7 gün sonra bir gölde ölü bulunur. Tabi ki bu Soo Hyun yıkılır ve günlere yas tutar. Soo Hyun artık dayanamaz ve kızının bulunduğu göle gider, tam o zamanda Dong Chan’da oradır ve gangsterler tarafından bağlanıp göle atılmak üzeredir. Soo Hyun kendini suya bırakır. İkisinin kaderleri tam bu noktada birleşir. İkisi de gölün derinliklerine doğru gider. Bu noktada aslında hiçbir şey tahmin ettiğim gibi olmadı tam o anda kadını gölün dibinde yosun tarzı bir şeyler sardı ve ışıklar çıkmaya başladı. Bu fantastik bir olayın başlangıcıydı. O anda ikisi de 14 gün öncesine yani kızının kaçırılmadığı ana döndüler. Olaylar bundan sonra ilginç bir hal almaya başladı. Kimseye bunu anlatamıyorsunuz, anlatsanız da inanmıyorlar,  en yakınınız kocanız bile. Her olayı teker teker yaşıyorsunuz ve kızının ölümünü engellemeye çalışmakla hayatı tamamen bir kabusa dönüyor. Fakat hiçbir şey olacakların önüne geçemiyor, kader bir kere yazıldıysa ve başka insanlarla kaderiniz yazıldıysa, burada hiçbir şey devreye giremiyor. İki kişiden birinin ölmesi gerekiyor kızının yaşaması için…

  

 Gerçekten her bir bölümü iple çektim. Tahminler ve katil kim? Sorularıyla sürekli boğuştum. Dizinin sonuna kadar katilin kim olduğunu bir türlü bulamadım. Eminim sizde bulamayacaksınız J Çünkü o kadar değişik ve kurnazca işlenmiş ki olaylar ve kişiler katil bu diyorsunuz hop o çıkmıyor, başkasından şüpheleniyorsunuz.  

                                                        Soo Hyun ve Saet Byoel



 Beni en çok etkileyen kısmı ise dizinin kadının kızı için yaptıkları ve annelik duygusunun ne kadar güzel ve kutsal olduğunu hissediyorsunuz.  Ve hayattaki her olayın birbiri ile bağlantısı olduğunu düşünmenize sebep oluyor. Beni son zamanlarda etkileyen dizilerden bir tanesi oldu gerçekten, normalde aşk olmayan aksiyon dizilerine ön yargı ile yaklaşıp sıkılırdım hemen. Ama bunda böyle olmadı eminim sizde sıkılmadan izleyeceksiniz bu güzel yapımı. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Her anını severek ve zevkle izledim, sıkılmayacağınızın garantisini veriyorum. Kalp atışlarınız yer yer yükselecek sizin deJ  Sonunu söylemek istemiyorum spoilere giriyor. Keyifle izlemeler…
Herkese Kocaman Bir Merhabaaa...
 
Bu yazımda ülkemizde bugünler de var olan  uyarlama diziler furyasından bahsedeceğim Tabi ki bunlar  kore dizisi, ama öyle koreliler, asyalılar deyip geçmeyin. Çünkü K-drama furyası bugünlerde tüm dünyayı sarmış durumda. Amerikalı bir çok yapımcı telif hakkı ile kore dizilerinin konusu uyarlamaktadır ve tabi ki Türkiye, ülkemizde korelilerin başarılı senaryolarından nasibini almış durumda. Geçen yıl yayınlanmıştı sanırım tam hatırlamıyorum yılını Bir Aşk Hikayesi dizisi, tamamen kore versiyonu bir diziden telif hakkı ile alınmış bir senaryoydu. Orijinal adı I’m sorry, I love you, ki dizi gerçekten izlediğim ilk kore dizisiydi ve bayılmıştım. Neredeyse her bölümde salya sümük ağlıyordum.  Gelin görün ki türk versiyonu içler acısıydı ve alakasız devam ediyordu. 
 Dizinin kapak fotoğrafı da burada gördüğünüz gibi , nasıl sevilesi bakıyor So ji sub:) ( erkek oyuncu) 

  
                               Dizideki en sevdiğim repliklerden bir tanesiydi..
  


 Bildiğim başka bir dizi de bugünlerde yayınlanan ve ses getiren Kiraz mevsimi dizisi tamamen kore senaryosu olan dizi taş patlasa ilk 10 bölüm senaryoları benziyordu sonrasında biz türklerin tipik aşk anlayışı ve trajedi sever hali devreye girer ki, güzelim senaryoyu rezil ediyor. Orijinal adı A Gentlemal’s  Dignity  bu dizi gerçekten beni gülmekten kırıyordu ve aynı zamanda kendisine hayran bırakıyordu. Oyuncuları ve olay örgüsüyle gerçekten bir klasik sayılabilir. 

                                                           A gentleman's dignity


     Bu beyefendiler de bizim gentilmenlerimiz):çizgili takım elbiseli ajussi benim favorimdi

    Ve son olarak da son aldığımız senaryo sanırım Özcan Deniz başrolünde, Günahkar isimli dizi, orijinal adı Nice Guy olan kore dizisinde alınıyor. Nice Guy kadar ses getireceğine inanmıyorum çünkü gerçek bir dramdı dizi ve her saniye si sizi sürüklüyordu. Laf aramızda başrol oyuncusu gerçekten favori oyuncularımdandı, tabi bunda yakışıklı olmasının etkeni azımsanmaz
      
                                                                Nice Guy
   Güney Kore’liler bu işi biliyor ve kimse çamur atmasın onlara, adamlar son zamanlarda öyle dizi ve filmlere imza atıyorlar ki ülke endüstrisi artık bunun üzerine kurulmuş durumda. Ülkedeki ekonomide azımsanmayacak bir katkıya sahip K-drama sektörü ve hakkını da veriyorlar. Oyunculuklar, senaryolar, mekanlar gerçekten takdire şayan bir iş çıkarıyorlar ortaya. Ve sadece sırf bu dizilerin çekildiği yer ve mekanların çekildiği yerleri görmek için binlerce turist ülkeye akın ediyor. Ve dizilerin çekildiği mekanlar, kıyafetler ,aksesuarlar bir sergi bir müze havası ile merakalılarına sunuluyor. … Eğer sizde gerçekten güzel senaryolar izlemek istiyorsanız bu dizileri tavsiye ediyorumi Türk versiyonları gerçekten tamamen hayal kırıklığı ..

15 Kasım 2014 Cumartesi

Herkese Merhabaaa…
    


   Vizelerin başladığı şu günlerde stres ve sıkıntı içerisinde varlık sürdürmeye çalışıyorum. Ege bu konuda çok hassas arkadaşlar öyle güzel bir sınav programı hazırlar ki kendinizden geçersiniz. ( Kinaye içerir.) Topu topu 4 tanecik sınavım var, tabi bu da 4. sınıf öğrencisi olmanın güzel yanlarından bir tanesi, sen gel bu 4 sınavı 10 güne öyle bir yerleştir ki … İlk hafta 2  sınav 2 . Hafta 1 günde 2 sınav ..

       

        Yok yani sakın olur da öğrenciyi düşünür öğrenci işleri  Nerdeee! Bu da yetmiyor gibi sürekli haber kovalamak ve yazmak zorunda olduğum gerçeği beni benden alıyor. Bununla da  bitmiyor bir de Ales’e çalışıyorum + İngilizce çalışıyorum .. Ey güzide arkadaşlarım ben krize girmeyeyim de kim girsin . Yok ama Şeymacım canım dayan dayan şurada ne kaldı okulun bitmesine .. Yok yok bu da teselli olmuyor, okul sonrası başlayacak olan yeni bir çile olan Yüksek Lisans konusu ayrı bir rüyalarımı kaçırıyor. Ben İzmir’de kalmaya mecburum , İzmir sana mecburummmJ Hafta sonu dedim şöyle bir içimi dökmeliyim , rahatladım mı tabiiiii ki Hayır! Kısa bir süre yazı yazabileceğimi sanmıyorum zira kaç parçaya bölünmem gerektiğini bende bilmiyorum . Bu yüzden 2 hafta sonra kavuşmak ümidiyle. AKLINIZLA KALIN!

14 Kasım 2014 Cuma

Herkese koocaman bir merhaba,
    Bugünkü yazım izlediğim ve etkilendiğim bir film hakkında ; İngilizce ismi Thread of lies/ Elegant lies, Türkçe anlamı ise kibar- zarif yalan gibi bir şeye geliyor. Kore filmi tabi ki de benden ne beklenebilirdi . Eğer sizde farklı ülkelerin filmlerini izlemeyi seviyorsanız , mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum. Çok sakin ve naif bir olay örgüsü olduğunu düşünüyorum bu filmin.
     Size konusundan bahsetmem gerekirse;  Henüz ortaokul öğrencisi Cheon-ji'nin intihar’ı ile bailıyor filmin giriş bölümü , daha sonra bu intihar üzerinden yaşananların ve sebeplerinin ortaya çıkarılması ve gelişen olaylar ile ilginç bir hal alıyor film. Man-ji  yani ölen küçük kızımızın ablası, kız kardeşinin arkadaşlarından, kardeşinin ölümüyle alakalı bir hikaye duyar. İp uçlarını takip ederek bütün yaşananların arkasında Cheon-ji'nin en yakın arkadaşı Hwa-yeon'un olduğunu öğrenir. Kız kardeşinin ölümünün ardındaki gizemi araştırırken Cheon-ji'nin kırmızı örgü yumaklarına notlar bıraktığını keşfeder.


                                  Filmin afiş fotoğrafı herşeyi anlatan bir kurguya sahip

  Filmde dikkat çeken unsur bence kırmızı yün yumağı oldu, kızın duygularını, hislerini kırmızı yün yumakları üzerinden mesajlar vererek anlatma çabası ve ablasının iç huzurunu yakalamak için yünleri takip etmesi, bence çok iyi düşünülmüş. Değinmeden geçmek istemiyorum, bu film aslında bir şeyi gözler önüne  seriyor. Kore’ye ilgisi olan ve ya hakkında bir şeyler bilenler bilir ki Güney Kore bu tarz olaylara sıkça sahne olmaktadır. Gençlerin intihara sürüklenmesi ve ardındaki sebepler..
 Güney Kore’de güzellik algısı bizim ülkemizden faklı bir şekilde baş gösteriyor. Onlar için her şey güzellik ve zenginlik. Eğer güzel ve zengin değilseniz hayatta kaybolmaya ve görünmez olmaya hazır olmalısınız…  Bunun hakkında daha detaylı bilgiler verebileceğim başka bir yazıda bunu anlatacağım. Şimdilik hoşçakalın!!!


13 Kasım 2014 Perşembe

   Merhaba yeni bir konu ile karşınızdayım.. Herkes modaya olan ilgi ve tutkumu bilir . Moda her şeyden önce hayata bakışımı oluşturmakta:) Sizinle geçmişin tozlu sayfalarına bir yolculuk yapalım ne dersiniz? Karşınızda RETRO furyası


   

 Zamanda Yolculuk: Retro Modası



   Eskiye dönüyoruz!   Retro’yu kadınlar olarak  mutlaka hepimiz duymuşuzdur. Peki nedir bu Retro furyası; kelime olarak retrospective kelimesinden geliyor anlamı ise geçmişe bakış, yöneliş.  Still olarak tanımı ise;  70’li ve 80’li yılların izlerini taşıyan kıyafet ve aksesuarların kullanmasıdır. Moda artık eskiye dönüşü yaşıyor. Bir zamanlar anne ve babamızın burun kıvırdığımızı o eski püskü kıyafetlerinin, yeniden moda olacağını kim bilebilirdi. Kadınların yeni gözdesi eskiye dönüş yani Retro. Popüler modanın dışına çıkmak ve yeni bir tarz yaratmak isteyenler için ideal bir tercih olacaktır.

                     Wonder girls grubu da retro akımıyla bir dönem çıkış yapmıştı 
  

  Bu modanın popüler olmasında yaşan bir efsane olan  Marly Monroe  ve Audrey Hepburn’un etkisi var. Eski ama yepyeni bir dünyanın kapılarını meraklılarına aralıyor. Eğer 70’lerde yaşamadıysanız ve o zamanın kıyafetlerini, aksesuarlarını merak ediyor ve seviyorsanız  bu tarz tam size göre. Rengarenk kıyafetler, bol paça kesim pantolonlar, puantiyeler, kocaman çerçeveli gözlükler, kalın kemerler, apartıman topuk ayakkabılar, balon etekler Retro’nun modaya yansımalarını oluşturuyor. Retro sadece kıyafet olarak değil tamamen bir tarz dönüşümünü kapsıyor. Saçlarda, makyajda ve dekorasyonda retro’ya dönüş söz konusu.  Günümüz çizgileriyle geçmişin çizgilerinin harmanlanmasıyla ortaya çıkan retro her dönem moda tutkunlarının ilgi alanına görecektir. Giydiğiniz bir fırfırlı etekle ya da taktığınız kocaman çerçeveli bir gözlük ile aynanın karşısına geçtiğinizde, kendiniz bir anda izlediğiniz Yeşilçam filmlerdeki gibi 70’lerde bir disco’da dans ederken bulabilirsiniz. Böylesine sihirli ve güzel bir dünya’nın kapılarını size geçmişin izlerini taşıyan kıyafet ve eşyalar sunabilir. Günümüz teknolojisi ve moda da artık uzay çağında olunan bir dönemde sizde o sıcacık ve naif 70’ler ve 80’ler havasını soluyabilirsiniz.

  

   Prada, Gucci, Louis Vuitton gibi önemli moda devleri de özellikle son yıllarda  koleksiyonlarını 1940’lar, 50’ler, 60’lar, 70’ler ve 80’lerden esinlenerek oluşturuyor. Her markanın kendi konsepti içerisinde harmanlayarak yorumladığı Retro modada yeni bir çağ açıyor.  Retro kıyafetler yerine Maskülen, yerine göre naif ve feminen kadınların tercihi olmaya devam edecektir. Sadece kadınlara yönelik bir tarzı oluşturmuyor Retro. Günümüzde şehirli  erkeklerin de ilgisini çeken, 50’li ve 60’lı yıllarda revaçta olan deri çanta modelleri, askılı pantolonlar, kısa kravatlar, kumaş yelekler ve şapkalar günümüzde şehirli erkek modasının temel çizgilerini oluşturmaktadırlar.

 Eğer sizde bu Retro’yu uygulamak istiyor fakat kıyafetler ve aksesuarlar bulmakta zorlanıyorsanız, 2. El kıyafet satan dükkanlara ve pasajlara uğramanızda fayda var.

12 Kasım 2014 Çarşamba

Herkese merhaba
   Bu haftaki konu başlığımız sağlık olsun istedim. Çünkü en yakın arkadaşım olan Sinem KURT' un son zamanlarda atıldığı iş sahası olan Sağlıklı Beslenme ve Yaşam Koçluğu konusunda bir yazı yazmak istedim.  Uluslararası bir marka olan  Herbalife'i hepiniz mutlaka duymuşsunuzdur. Arkadaşım geçtiğimiz yaz bu iş sahası üzerine Herbalife Sağlıklı Yaşam Ofisini açmış bulunmakta. Bu konuda yardıma ihtiyaç duyan insanlara yardımcı olmaya çalışmaktadır.





 Size bu konu hakkında  Sinem Kurt  araclığıyla sağlıkla yaşam ile ilgili bir kaç bilgilendirici ve aydınlatıcı bilgiler vermeyi umuyorum . Umarım bazılarınıza aydınlatıcı olabilir ve yararlanabilirsiniz.



  METABOLİZMAYI HIZLANDIRIN  

Metabolizmayı en temel anlamıyla vücuttaki tüm kimyasal değişmeleri içine alan bir süreçtir.bu süreç besinin vücuda alınmasıyla başlayıp , besinin vücudun tüketebileceği forma (enerjiye) dönüşmesidir. metabolizma sürecinde aldığımız besinler, kimyasal işlemlerden geçtikten sonra besin maddelerine parçalanır ve enerji üretmek için kullanılır.
Bazal metabolizma ise nefes alıp vermek ,kalp ritmini sağlamak gibi vücudun temel gereksinimleri için kullandığı enerji demektir.Bazal metabolizma günlük metabolizmamızın yaklaşık %70'inioluşturur. Bazal metabolizmayı etkileyen faktörlerse cinsiyet ,yaş ,boy ve kilodur. Yaşımız ilerledikçe bazal metabolizmamız düşer, kilomuz arttıkça , boyumuz uzadıkça metabolizmamız artar. Erkekler kadınlardan daha ıyı çalışan bir metabolizmaya sahiptirler. 
Düzenli beslenmemek ve öğün atlamak metabolizmamızın yavaşlamasına neden olur.



 YAVAŞLAYAN METABOLİZMAMIZI UYANDIRMAK İÇİN :

Öğün sıklığı : 3-4 saatte bir beslenmek hem metabolik faaliyetlerın düzenli çalışmasını, hem de kan şekerinin düzene girmesini ve enzim- hormon sisteminin düzgün bir şekilde çalışmasını sağlar . Azar azar ve sık sık yemek metabolizmamızı çalıştırmak için önemli bileşendir.

Öğünlerden sonra hareketsiz kalmayın : Kahvaltı yaptınız veya akşam yemeğinizi yediniz , hemen televizyon veya bilgisayar karşısına oturmayın. sofrayı toplayın, bulaşıkları bir an önce yerleştirin , evin içinde hareket edin. Ne yaparsanız yapın öğünlerden sonra hareketli olmaya gayret edin. Bu nedenle yemekelrden sonra 10 -15 dakıka hareketli olmaya özen gösterin.

Egzersiz : kas kütlenizi korumak ve giderek aktivitesi düşen hayatımızda hareketli olmayı sağlamak için düzenli egzersiz yapın , yüzün ,yürüyün , koşun ve dans edin 

Su için : Vücudumuzun yarıdan fazlası sudur ve her tür metabolik faaliyet neredeyse suyun içinde gerçekleşir diyebiliriz. günde en az 6 - 7  kere idrara çıkmanızı sağlayacak kadar suyu mutlaka tüketin.



 Ana ve ara öğünlerinizde mutlaka kalsiyuma yer verin : Vücudumuzda en çok bulunan mineral olan kalsiyumu düzeli olarak tüketin. Süt ,yoğurt, ayran , cacık, kefir ana ve ara öğünlerinizde mutlaka bulunsun. Yetişkin bir bireyin günde en az 2 su bardağı süt ve yoğurda ihtiyacı vardır. metabolizmamız yaşla ve kas kaybıyla beraber yavaşlar , yeterli ve dengeli beslenme ve hareketli bir yaşam sürmek metabolizma yaşlanmasını yavaşlatmanın en etkili yoludur .

  
  Eğer sizde bu konuda yardım ve bilgi almak istiyorsanız size iletişim bilgilerini yazının sonunda vereceğim. Sağlıkla kalın:) 

UZUN SOKAK ERKULOĞLU PAŞAJI  ZEMİN KAT YILDIZ SAĞLIK YAŞAM MERKEZİ-TRABZON
SİNEM KURT
0543876 10 62 

10 Kasım 2014 Pazartesi

KADINLARIN YENİ GÖZDESİ : MASKÜLEN TARZ
 Son yıllarda moda alanında yaşanan hızlı değişim ve gelişimler bir çok yeni stil ve tarzın ortaya çıkmasını sağladı. Kadınların her zaman kendilerini rahat hissettikleri ve kendilerini yansıttıklarına inandıkları tarzların peşinden koştuğunu hepimizin biliriz. Moda algısının geçmişten günümüze gelişerek ve değişerek sürdürmesinin son ayağı  Maskülen kadın imajı.

 Maskülen kelimesi Fransızca kökenli bir kelimedir. Fransızca'da masculin diye geçmektedir ve anlamı "Erkek" demektir. Fakat Maskülen kelimesi birde moda terimi olarak kullanılmaktadır. Modada "Erkek kıyafetinin bayan için tasarlanmış hali olan kadın giysisinin giyilmesi modasına" verilen isimdir.

  
  Kadınların seksi ve daha çok kadınsı cazibelerini ortaya çıkarak kıyafetler yerine artık kendilerini daha rahat hissettikleri bir tazr olan maskülen tarzı seçmeleri , yeni bir moda algısı yarattı. Erkek ve kadın cinsiyet ayrımcılığı geçmişten günümüze gelen  sorun olarak gündemini korumaktadır halen daha. Kadınların, giyim tarzı olarak seçtikleri bir yön. Belki çalışma hayatı içinde kendini kaybetmişolan kadının, erkeklerden bir farkının olmadığını düşünen kadınların kendilerini kanıtlama yolunda, sadece topuklu ayakkabı giyip feminenliği ortaya çıkarak kıyafetlerle kadın olunmayacağının bir ispatlamak isteyen kadınların tercihidir.

 Kadınların bu yeni çizgiyi çok sevdiği ortada, kravat kullanımı, bol kesim pantolonlar , gömlek ve yelek kullanımında maskülen tavır yeni bir kadın imajı yaratıyor. Bu stili benimseyenler günümüzde yavaş yavaş artıyor.  Bu başarıyla uygulamaktadır.modanın dünyaca ünlü örneklerine bakacak olursak, her zaman tarzını koruyan Kate Moss ve yeni ve başarılı model Cara Delevingne bu tarzı başarıyla uygulamaktadır.




  Oversize kabanlar, pantolon askıları ve Oxford ayakkabılar bu stilin en büyük tamamlayıcılarından. Çoğu marka bu tarza uygun parçalara koleksiyonlarında da yer veriyor.  Maskülen tarz cesaret gerektiyor, çoğu kadının çekiciliği ve seksiliği azalttığını düşündüğü ve bu yüzden cesaret edemediği maskülenlik bu günlerde tabuları yıkıyor.  Şık aksesuar ve feminen bir makyajla tamamlanan maskülen tarz kadınlara bugün bambaşka bir şıklık ve zerafetin kapılarını açıyor. B
Birçok ünlü markada artık bayanlar için de smokin ceketler, takımlar ve bu stili yansıtan pantolonlar mevcut. Ayrıcı maskülenliği takım elbise ve kravat olarak düşünüp bu tarzdan korkmanıza gerek yok . Bi ruj ve aksesuarla bile maskülen bir havaya bürünebilirsiniz.
.



  Bir tarzı uygularken gerçekten o tarzı benimsemeli, sevmeli, hissetmeli ve öyle olmalısınız. Ancak o zaman giysileri iyi taşırsınız.  Moda popüler olanı giymek ya da başkaları giyiyor diye giyinmek olmamalı. Seçtiğiniz tarz ruhunuz birer aynası olmalıdır.

5 Kasım 2014 Çarşamba

Biri Güney Kore mi dedi ?


Güney Kore,  resmî adıyla Kore kısaca Doğu Asya'da Kore Yarımadası'nın güneyinde kalan bir devlet.  Güney Kore'nin komşu devletleri batısında Çin Halk Cumhuriyeti, doğusunda Japonya ve kuzeyinde Kuzey Kore.  Ülkenin başkenti Seul'dur. Güney Kore ılıman iklim kuşağında kalıyor ve ülke arazisi dağlık topraklardan oluşuyor.  Ortalama 50 milyon gibi bir nüfusa sahiptir.
   


   Bu güzel ülkeye son zamanlarda ilgi duyuyorum.  Hayatımda güzel şeylere yol açtığına inanıyorum. Birçok güzel arkadaşlıklar edindim.  Güney Kore’den bir  çok güzel arkadaşlıklara sahip oldum. Ve gördüm ki bu güzel insanlar o kadar candan, o kadar cana yakın bir toplum ki, beni kendilerine hayran bırakıyorlar. Aramızda kültür, din, dil farkı olsa da sanki yıllardır aynı ülkede aynı bayrak altında beraber yaşamışız.
Benim Güney Kore sevgim, başka bir boyuta taşındı. Ve bu yaz tatilinde Seoul yolcusuyum. Mutluluğumu kelimelere dökemem sanırım. Çünkü bu hayalinizin gerçek olması demek. Ve mutluluğu da bu yüzden tarifsiz bir sevinç. Arkadaşlarımla kalacak olmak, onların ailelerini, hayatlarını yakından  şahit olma imkanına sahip olacağım için çok çok mutluyum.
 Sanki hayatımda herşey bir durma dönemine girmiş ve ben sadece gideceğim tarihi bekliyorum. Lafı fazla uzatmak istemiyorum, gelecek zamanlarda burada Kore seyahat planımı ve yapmak istediklerime dair paylaşımlar yapacağım. Size Güney Kore arşivimde birkaç paylaşımla baş başa bırakıyorum
 Sevgiyle kalın …



 Geçtiğimiz kış İzmir'e ziyaretime gelen ji yeong unnim ile şirince gezisi
  



3 Kasım 2014 Pazartesi

BİR KATİLİN HİKAYESİ !
  Tarih boyuncu kokular , esanslar , parfümler zamana aldırmadan her zaman hayatımızda önemli bir yere sahip olmuştur. Kim güzel kokuları sevmez ki?  


Bir çok öyküsü, romanı ve senaryosu bulunan 1949 doğumlu Alman romancı Patrick Süskind, 1985 yılında basılan, 46 dile çevrilen, milyonlarca baskı yapan ve kendisine Gutenberg, Faz gibi ödüllerini kazandıran Koku  adlı romanıyla, Almanya’da bir roman hakkında postmodern öğeleri taşıması açısından ciddi ölçüde yankılarla övgüler düzülmesine ve eleştirilerin yapılmasına neden olmuş ve uzun süre çok satanlar listesinde kendi yer bulmuştur.
 ‘Filmleştirilemez’ denilen bu kitabı  Tom Kykwer  2006 yılında  sinemaya uyarladı. Koku filmi insanın kokusunun nasıl olabileceğini  çok sansasyonel ve etkileyici bir yapım ile sinema severlerle buluşturdu. Kitabı okuyanların beklentilerini tamamen karşılayan bu film sinema severlerden tam puan  aldı. Görsel efektleri, müzikleri, mekan çekimleri tamamen Ortaçağda yaşıyormuşçasına insanı bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. İzleyicinin kendisini  Jean ile Paris’in kuru ve akranlık bir arka sokağında bulmasını  mümkün kılıyor .

  

İnsanların Ruhu Kokularıdır..
    Film 18. yy Paris’inde sefalet, açlık ve pislik içerisinde yüzen halkın  içerisinden alınan kesitlerle başlar olaylar. Parfüm endüstrisinin gelişme gösterdiği zamanlarda, kokulara normal olmayan derecede bağlılık gösteren Jean Bapdiste Grenouille’nin  herkesten farklı bir koku duyusuna sahip olması herkesin, her şeyin kokusunu alabilmesi ama kendi kokusunu alamaması onu herkesten farklı kılıyordu.  Aldığı kokularla yetinememeye başlayan Jean bunun üzerine tekniğini değiştirir  insanın kokusunu yapmaya karar verir.  Hedefinde güzel kadınlar vardır.  Ve istediğini elde eder. İnsanın kokusunu elde etmiştir. Artık 12 şişeyi tamamlamaktadır sıra.  12 ayrı kokunun birleşerek 13. Şişede mükemmelliyeti oluşturacağını düşünüyordu. Zamanla  bir seri katile dönüşmesi ve ülkedeki kadınlar için bir tehtit aracı olmaya başlıyordu.  

Jean 13. Kokuyu tamamladığı anda yakalanır . Ölüme mahkum edilen Jean Şehir meydanında tüm kalabalığın gözleri önünde hazırladığı iksiri üzerine boca eder. Koku insanlardaki bütün öfke ve şiddet duygunusu alıp götürür. Jean kendini yok oluşa bıraktı..
   Sinema severlerin  bu muhteşem yapıtta kendilerinden bir parça bulabilecekleri bu film zamanın bestselleri arasında yer alıyor .  Belki de hiç hissetmediğini duyguları hissedecek hiç bilmediğiniz zamanın kapılarından geçerek Jean Bapdisye Grenoullie ile sizde Fransa’nın kötü kokulu sokaklarında güzelliği ararken bulabilirsiniz.

  
Son olarak filmden bir replikle hepinizi bu yapıtı izlemeye davet ediyoruz. 

Bitirdiklerinde büyük bir mutluluk hissetiler. Hayatlarında ilk defa, bir şeyi SAFÇA yaptıklarına inandılar. AŞK OLMADAN.."